ÖZEL HABER - Ceren AKYIL

Diyarbakır Ticaret ve Sanayi Odası’nın (DTSO) Avrupa Birliği (AB) projeleri için yürüttüğü çalışmalar, bölgenin ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınmasına katkı sağlamak ve uluslararası işbirliklerini güçlendirmek açısından büyük önem taşıyor. DTSO Genel Sekreter Yardımcısı Meryem Özdemir Ok, AB projeleri ile ilgili gazetemiz Güneydoğu Ekspres’e konuştu.

“TÜRKİYE DE PROGRAMLAR İÇİN BÜTÇE AKTARIYOR”

Türkiye’nin 2002 yılından sonra AB’ye katılıma yönelik fonlardan yararlanmaya başladığını belirten Ok, “Fonlar katılım öncesi mali yardım şeklinde 7 yıllık programlar kapsamında farklı tematik alanlarda kullandırıldı. Birliğin inovasyon, kültürlerarası diyalog, iklim değişikliği, dijital dönüşüm, Ar-Ge, eğitim, temel insan hakları, işbirliklerinin geliştirilmesi gibi farklı tematik alanlarda STK’lar, işletmeler, kamu kurumları, yerel yönetimler gibi farklı yapılar için hibe çağrıları ve kurumsal işbirlikleri ile destek programları devam ediyor. Hibe programlarının öncelikleri, destek tutarları çerçeve programları ile belirleniyor. Fonlar sadece Avrupa Birliği’nden gelmiyor. Türkiye de bu programlar için bütçe aktarıyor” dedi.

Ab, Diyarbakır’ı Teğet Geçiyor!2

“ÖNCELİKLER DEĞİŞTİ, DİYARBAKIR YARARLANMADI”

DTSO’nun bölgesel kalkınma temelli yapısal fonlar ve özellikle yatırım projelerinden yararlanmadığını ifade eden Ok, “Diyarbakır açısından değerlendirdiğimizde ilk dönemlerde bölgeye özgün hibe programları uygulandı. Bölgesel düzeyde ekonomik, sosyal ve kültürel alanda yaşanan özgün sorunlar, hak temelli sorunlar nedeni ile özgün hibe programları geliştirildi. 2005 – 2009 yılları arasında bu şekilde projeler uygulandı. Fakat sonrasında öncelikler değişti ve özellikle ekonomik, kültürel ve sosyal alanlarda kurumların, STK’ların yararlandığı fonlar azaldı ve bölgesel farklılıklar öncelik olmaktan çıkarıldı. Yine geçici koruma altındaki Suriyeliler için fonlar Suriyeli nüfusun yoğun olduğu illerde uygulandı ve Diyarbakır bu fonlardan yararlanmadı. İşletmeler için sunulan tarımsal destekler Türkiye’de her bölgeden illeri kapsadı ve bölgesel gelişmişlik farkları burada da bir kriter olarak alınmadı” şeklinde konuştu.

“ALINAN PROJE SAYISI OLDUKÇA AZ”

2005’lerde geliştirilen bölgesel hibe programlarından proje destekleri alındığını kaydeden Ok şöyle devam etti: “Takip eden yıllarda aktif işgücü programları, uluslararası alanda işbirliklerinin geliştirilmesi alanlarında AB fonlarından yararlanarak projeler yürüttü. Yine son yıllarda NEET’lere yönelik fonlardan destek aldı. Ancak bölgesel kalkınma temelli yapısal fonlar ve özellikle yatırım projelerinden yararlanamadı. Bu fonlarda bölgesel gelişmişlik farkları önceliklendirilmedi ve gelişmiş bölgeler bu fonlardan daha çok pay aldı. Örneğin NEET nüfusunun ve genç nüfusunun en yüksek olduğu iller bölgemiz illeri iken bu hibe programlarından ilimiz ve bölgemizdeki kurumlar, STK’ların aldığı proje sayısı oldukça düşük.”

“HİBE DAĞITILAN PROGRAMALARDA DİYARBAKIR NEREDEYSE YOK”

Diyarbakır’ın AB fonlarından yeterince yararlanmadığının altını çizen Ok, şöyle devam etti: “Özellikle farklı tematik alanlarda üniversitelerin, işletmelerin çok ortaklı Ar-Ge inovasyon projelerinden yeterince destek alınamıyor. Bölgede ve Diyarbakır’da da bu fonlara başvuru düzeyi düşük. Yine AB fonları ile Türkiye’de uygulanan bazı programlara son dönemde Diyarbakır’ın dahil edilmediğini de görüyoruz. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği, Kadın Kooperatifleri Destek Programları gibi AB desteği ile ulusal düzeyde kurumların ve STK’ların aldığı ve alt hibe dağıttıkları programlarda Diyarbakır ve bölge illeri neredeyse yok. Temel insan hakları, kültürel haklar alanında son yıllarda sivil toplumun aldığı destekler var elbette. Ancak bunlar bölgede ve ilimizde temel insan hakları ihlalleri nedeni ile sunulan ağırlıklı alt ve küçük hibeler. Dolayısıyla AB hibeleri, kamusal hibe programları ve büyükelçilikler, sivil toplum örgütleri destekleri gibi farklı fon kaynaklarından yeterli destek aldığını söylemek mümkün değil. Bu hem yerel kapasiteden, ilgiden hem de hibe programını geliştiren ve uygulayan kurumlardan kaynaklanıyor. Merkezi düzeyde uygulanan programlarda bölgesel öncelikler ve yerel ihtiyaçlar yer almıyor. Birden fazla bölgeyi ve ili kapsayan projelerde de bölge illeri ve Diyarbakır ilinden ortaklıklar kağıt üzerinde kalıyor ve yeterli düzeyde deneyim aktarımı ve yereli güçlendirme sağlanamıyor.”

“YEREL KAYNAKLAR İLE ÇALIŞMALARIMIZI SÜRDÜRMEYE ÇALIŞIYORUZ”

Ok, son olarak güncel olarak çalıştıkları alanlardan bahsederek, “Biz Sanayi Mektebi, Gastro İnovasyon Merkezi ve Girişimci Merkezi gibi yapılarımızda kadınlar ve gençler ile ekonomik alanda çalışmalar yapıyoruz. Bu 3 merkezi de kamusal destekler ve uluslararası fonlar ile kurduk ve geliştirdik. Şimdi de bu tür işbirlikleri ve yerel kaynaklar ile çalışmalarımızı sürdürmeye çalışıyoruz. Yerel ekonominin güçlendirilmesi, ekonomiye katılımda sorunlar ve kısıtlar yaşayan kadınların ve gençlerin güçlendirilmesi temel hedeflerimizden biri. Ama o kadar kolay bir iş değil bu. Sadece bir proje ile çözüm üretilecek meseleler değil. Ciddi yapısal sorunlar var bu alanlarda. Yine iklim değişikliği ve dijital dönüşüm önemli değişim süreçleri ve hem işletmeleri, hem kadınları hem de gençleri etkileyen değişimler. Bu alanlarda projeler geliştirmeye çalışıyoruz. Küresel değişimler yereli de etkiliyor ve yerelde işletmeler, kurumlar STK’ların da bu değişimlere ve yerel ihtiyaçlara göre çalışma yapması önemli. Bizim gördüğümüz en çok odaklanmamız gereken 4 husus var. Birincisi kentte yenilikçi iş alanlarının, üretim altyapısının geliştirilmesi. Bunu KOBİ’ler, gençler ile sağlayabiliriz ancak. İkincisi kadınların ekonomik alanlarda daha çok olması ve görünür olması. Üçüncüsü yerel ürünlerin, yerel üretimin korunması ve sürdürülmesi. Dördüncüsü ise iklim değişikliği ve dijital dönüşüm gibi yerel işletmelerimizi, üreticilerimizi, işgücü piyasasını etkileyecek değişim ve dönüşümler için gerekli çalışmaların yapılması. Salt yerelde yapılacak çalışmalar ile bu hedeflere ulaşmak elbette mümkün değil. Ancak yerel ihtiyaçları gören, yaşayan, etkilenen yerel yapıların çalışmaları olmadan da salt merkezi politikalar ile de mümkün değil” diye konuştu.

Muhabir: Ceren AKYIL